Yapılma Yıkılmadadır, Düzeltme Kırılmada, Varlık İse Yoklukta…
Birisi gelmiş, evin damını bellemeye, sürmeye başlamış. Aptalın biri dayanamayıp feryat etmiş. Demiş ki; Bu yeri neden yıkıyorsun, neden yarıyor, dağıtıyorsun?
Adam demiş ki; “A ahmak yürü git, benimle uğraşma! Sen yapılmayı yıkılmada bil! Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe nasıl gül bahçesi, buğday tarlası olur?
Toprağın düzeni altı üst olmadıkça nasıl bostanlık, ekinlik haline gelir, mahsul ve meyve verir?
Yarayı neşterle deşmedikçe iyileşir mi hiç? Terzi kumaşı parça parça keser; hiç kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye, “Şu canım atlası niçin bu hale getirdin, neden kestin? Ben kesik kumaşı ne yapayım.” der mi?
Eski yapıları yeniden yaparlarken, önce eskisini yıkmazlar mı?
Marangoz, demirci ve kasap da bunun gibi yeni bir şey yapacakları zaman önce o şeyi yıkıp harap ederler.
Buğdayı değirmende ezip (öğütmezsen), onunla soframız bezenebilir mi hiç?
Yık evi… Bu Yemen akikiyle yüzbinlerce ev yapılır.
Define evin altında… Çare yok… Durma, evi yıkmaktan çekinme!
Çünkü bu hazineden ele geçecek parayla zahmetsiz, meşakkatsiz binlerce ev yapılabilir.
Bu ev, sonunda zaten viran olacak, altındaki hazine de apaçık meydana çıkacak.
Fakat o vakit hazine senin olmaz; çünkü o fetihler ruhun evi yıkma ücretidir.
Bir insan bir işi yapmazsa, ücretini alamaz; “İnsan ancak çalıştığını kazanır.”
Ondan sonra elini ısırır da “Eyvahlar olsun! Böyle bir ay, bulut altındaymış da göremedim. İyiliğim için bana söylenen sözleri tutmadım; artık hazine gitti, ellerim bomboş kaldı.” diye hayıflanır durursun.
Mesela sen parayla bir ev kiralarsın, fakat o evi satın almadığın için senin mülkün olmaz. Bu beden evinin kira müddeti de ecele kadardır. O süre içerisinde iş göresin diye kiralanmıştır sana.
Dükkanda yamacılık yapmaktasın, oysa onun altında iki maden gömülüdür.
Bu dükkan kiralıktır, tez ol, kazmayı al, kaz dibini, temelini! Kurtul yamacılıktan da!
Yamacılık nedir? Yani yemek yemek, su içmek… Bu yamalarla köhne hırkanı yamar durursun!
Bu beden hırkası daima yırtılır durur. Sen de yemek içmekle onu yamarsın!
Ey muradına ermiş padişahın oğlu! Kendine gel de şu yamacılıktan utan!
Bu dükkanın altını biraz kaz da o iki maden, senin önünde başını yüceltsin!
Bunu, ev kirasının müddeti bitmeden yap. Yoksa bu müddet biter, sen de ondan bir fayda elde edemezsin!
Sonra dükkan sahibi, seni oradan çıkarır, dükkanı da hazineyi elde etmek için yıkar.
Sen ise hayıflanarak kah başına vurursun, kah ham sakalını yolar durursun!
“Yazıklar olsun! Dükkan benimdi, kör müydüm ki buradan bir fayda elde edemedim! Yazıklar olsun! Varımızı yoğumuz yel götürdü. Biz kullara da ebediyen hasretlere düşüp eyvahlar olsun demek kaldı!” dersin.
Mevlana Celaleddin Rumi, Mesnevi 2561. Sayfa