Insanın yaşamında tatmin olmuş hissetmesi için gereken şey benim “Ruhsal olgunlaşma” adını verdiğim şeydir. Bu çok önemlidir ve insanın yaşamını bir doyum festivaline çevirir.
Ruhsal açıdan olgunlaşmadıysanız, kendiniz olmazsınız, kendiniz değilseniz de aldığınız bütün hazlar ve her türlü tatmin yalancıdır.
“Bir türlü doyuma ulaşmayan kişiler” görürüz hepimiz etrafımızda. Işte bunun tek nedeni, bahsettiğim ruhsal olgunlaşmayı deneyimlememiş olmalarındandır.
Ruhsal olgunlaşmanın kuralı içebakış’tır. Yani kendimizi tanımak. Şartlanmamış kendimizi. “Öz”ümüzü… Bunun için bütün şartlanmalardan kurtulmak gereklidir. Toplumun bizim olmamızı istediğimiz şey olmaya çalışmaktan kurtulmak, ve sadece içimizi dışımıza yansıtmaktır. Insanlığın şu andaki en büyük sorunu iki yüzlülüktür. Olmadığı gibi davranmak.
Tiyatro yapmak. Hani bir övgü cümlesi vardır ya “nerede ne yapacağını bilmek”. Işte tam da bundan bahsediyorum. Insanlık olarak kendimize birkaç kabul edilebilir davranış, konuşma, giyim standartları üretmişiz. Bunların dışına çıkmaya cesaret edenleri ya deneyimsizlikle suçlayarak yeriyor, ya da normlarımıza(normal kabul ettiğimiz şeylere) uymamakla suçlayıp(sanki bu suçmuş, bizim normlarımız üstünmüş, başkasına bunu dayatmaya cüret etmeye en ufak hakkımız varmış gibi) dışlamaya kalkıyoruz…
Tehlikeli bir kelimedir “Normal”. Herkes gibi olmanın, içindeki özgün varlığını öldürüp koyun gibi sürüye uymanın anlamıdır normal. işte “nerede ne yapacağını bilmek” nasıl bir övgü kelimesi ise “bu kişi normal değil” demek de bir yergi kelimesidir. Bu nasıl bir mantıktır ki, içindekini dışına yansıtmaya çekinen, önceden belirlenmiş kalıplara dökülmüş davranış ve zevklere göre yaşayan, kişilik onurunu ve kendine saygısını da çıktığı tornada bırakmış insanları över, göklere çıkartır.
Bu nasıl bir mantıktır ki, kendisi olmaya cesaret edebilen, kalıplara karşı çıkan, söylemesi gerekeni değil söylemek istediğini söyleyen, istediği gibi davranan kişileri “Anormal, başına buyruk, deli, serseri” diye yerer, yerin dibine sokar…
“Olgun” kelimesinin anlamını bile o kadar saptırdık ki… Olgunluğu sokaktan geçen birine sorun. Ben yaptım. Size diyecektir ki, “nerede ne yapacağını bilen, kendine hakim olabilen. insanlarla iyi geçinen”… çok açık değilmi. Nerede ne yapacağını bilmek konusuna zaten değinmiştim. “kendine hakim olabilen.” Yani içindeki gerçek özünü bastırıp, dışına yansıtmayan. Yani iki yüzlü. “insanlarla iyi geçinen” yani “nerede ne yapacağını, ne diyeceğini bilerek. Açıkçası bir tiyatro oyuncusu gibi rol yaparak. Anladınız beni…
“Çocuk gibi” demiyormuyuz, duygularını açıkça belirtenlere. Içinden geleni söyleyenlere. Yapması gerekeni değil de yapmak istediğini yapanlara. “Çocuk gibi” demiyormuyuz, içi neyse dışı o olanlara. “Mehmet da çok saf canım” diye yermiyor muyuz, Ruhunu öldürmemişleri..başkalarına karşı “fazla iyi”, “fazla dost canlısı” olanları… içinden gelenler, dışarıdan öğrendikleri olmayanları… Diyoruz, yeriyoruz, çünkü biz özgür değilsek onların da olmasını istemiyoruz. Biz istediğimizi yapmıyorsak onların da yapmasını istemiyoruz. Gerçek tatmini ve doyumu biz yaşamıyorsak, başkasının da yaşaması uykumuzu kaçırıyor. Biz bazı normlara istemesek de uyuyorsak, başkasının doğal halinin o normların dışında olmasına rağmen öyle yaşayıp davranmaları gücümüze gidiyor… Bir nevi kendini kandırma mekanizması bu. “Çocuk canım, saf işte”… ya da “deli, serseri, başına buyruk, anormal”…
Psikolojideki “kişilik bozuklukları” da bu zihniyetin bir ürünü değilmidir. Bir normal, sağlıklı insan profili ve ona biçilen bazı özellikler ve bu özelliklerin oranları vardır. bunun dışına çıkanlar “o, şu, bu kişilik bozukluğu” diye adlandırılır, ve çeşitli terapiler ya da ilaç tedavileri ile “düzeltilmeye”, “raya sokulmaya” çalışılır. Sokulacak bir ray olduğunu kim söyledi ki? kim belirledi “düzelmiş insan”ın özelliklerinin ne olduğunu? daha da önemlisi benim öz kişiliğim ile ahmet mehmetin kişiliği ve istekleri aynı mıdır ki? tabi ki değildir… Eee peki o zaman nedir bu “raya sokma mafyası”nın derdi? hemen söyleyeyim. Toplumu düzene sokmak, toplumsal normları ve yaşayışları korumak. Yani, bireyi topluma kurban etmek. Insanın kendisi olmasını önlemek. Herkesi birbirinin çok çok az farklı kopyaları haline getirmek. Mutlu olsa da, olmasa da…
Bir psikoloğa “ben halimden memnunum” derseniz size der ki, “halinden memnunsun ama normal değilsin, bana güven, ben bu işin okulunu okudum, hayatta çok zorlanırsın, yalnız kalırsın”.
Bunu duyduktan sonra ya buna karşı çıkar, kendiniz olur, içinizdekini dışınıza yansıtmaktan vazgeçmez ve “tek başına ama mutlu” olursunuz. Ya da kendi bireyselliğinizi kurban edip sahtelikler ve yalanlarla dolu, kendinizi kandırdığınız bir hayat yaşarsınız…
Çok başarılı, çok güzel, çok popüler, çok ünlü olan insanlar vardır ya, hani bunların çoğu kompleksli, egosu kendisinden bir adım önde, mutsuz ve tatminsizdir ya. işte bu “ruhunu satmış” olmaktan kaynaklanır. ne demektir “ruhunu satmak”? hayır, O değil… kısacası kendine bile yalan söylemek. kendine bile tiyatro oynayarak özünü Durmadan kendine boş meşkaleler bulmak.
Çabuk sıkılmak, boş ve durgun oturamamak. Kendi kendisiyle yanlız kalmamak için. Özüne hesap vermemek için. Aynada kendi yüzlerine bakarlar bakmasına, ama baktıkları kendi yüzleri değil, taktıkları maskedir. Kendi yüzlerine bakamazlar çünkü. Içlerinin çok derinliklerinde, demir parmaklıkların arkasına hapsettikleri gerçek kendilerine hesap veremezler…
Bunu yaşamayı kim ister ki dediğinizi duyar gibiyim. Kimse istemez, ama herkes yaşıyor. Inanın bana. Milyonlarca kişi… “Ekmek parası için ona buna yalakalık” yapmak terimi ne kadar tanıdık geliyor değil mi, ya da “elalem ne der.”, “konu komşunun yüzüne nasıl bakarız”…
Ruhsal olgunluk, kendin olmayı, sadece ve sadece kendi çizdiğin yolda gitmeyi, maske takmayı reddetmeyi, kendine karşı dürüst olmayı, başkalarına karşı dürüst olmayı, kişisel bütünlüğünü korumayı gerektirir.
Yaşadıklarından ve deneyimlediklerinden ancak böyle gerçek anlamda tatmin ve mutluluk elde edebilir insan…
Kaynak:https://ruhsalhedonist .wordpress.com/
Tebrik ederim,güzel özetlemişsiniz..Yalnız sürüye uyan kendini kurtarıyor.Denedim bunu kendin olduğunda çok uğraşıyorlar seninle ..Bunu göze almak da her insanın harcı değil..Teşekkürler emeğinize…
Yorumunuz için çok teşekkür ederiz 🙏
Çok güzel bir açıklama idi.Ben düzene karşı çıktığımda dislandim hem de kendi annem akrabalarım tarafından.Yeri geldi eşim tarafindandan çocuğum tarafından çocuksu davranışların tarafından elestirilldim.Ama yine de bırakmıyorum içimdeki çocuğu ben ondan memnunum ne kadar zarar gorsemde öldürmediler .Olduremiyecekler.Bi de ococugu yönetmeyi ogrensem.Bu konu hakkında da yazınızı bekliyorum.❤️
Yorumunuz için çok teşekkür ederiz 🙏
Haklısınız👏👏
Yorumunuz için çok teşekkür ederiz 🙏