Platon, insanlığın genel akışının, kendi Formlar aleminin (kabul ettikleri kadarıyla) herhangi bir farkındalığı olmaksızın düşünebileceğini ve konuşabileceğini vb. anlar.
Mağaranın alegorisinin bunu açıklaması gerekiyor.
Mağara Alegorisi
Mağara Alegorisi‘nde Platon, Formlar Teorisi’nde eğitim görmemiş insanları bir mağarada zincirlenmiş, başlarını çeviremeyen mahkumlara benzetir. Gördükleri tek şey mağaranın duvarı.
Arkalarında bir ateş yakar. Ateş ve mahkumlar arasında kuklacıların yürüyebileceği bir korkuluk var. Mahkûmların arkasında bulunan kuklacılar, mağaranın duvarına gölge yapan kuklaları tutarlar.
Mahkumlar, arkalarından geçen bu kuklaları, gerçek nesneleri göremezler.
Mahkumların gördükleri ve duydukları, görmedikleri nesnelerin yarattığı gölgeler ve yankılardır. İşte Platon’un Mağarası’nın bir örneği
Bu tür mahkûmlar, görünüşte gerçekliği karıştırırlar. Duvarda gördüklerinin (gölgelerin) gerçek olduğunu düşünürlerdi; gölgelerin gerçek nedenleri hakkında hiçbir şey bilmeyeceklerdi.
Peki mahkumlar konuşurken ne hakkında konuşuyorlar? Arkalarından bir nesne (diyelim ki kitap) taşınırsa ve duvara gölge düşürürse ve bir mahkum “bir kitap görüyorum” derse, ne diyor?Bir kitaptan bahsettiğini sanıyor ama aslında bir gölgeden bahsediyor.
Ama “kitap” kelimesini kullanıyor. Bu ne anlama geliyor?
Ve eğer birbirleriyle konuşabilseler, sence de önlerinden geçen şeylere kullandıkları isimlerin aynı olduğunu düşünmezler mi?”
Platon’un anlatmak istediği, mahkumların yanılacağıdır. Çünkü kendi dillerindeki terimleri , (Platon’un görüşüne göre doğru olduğu gibi) gölgeleri düşüren gerçek şeylere değil, gözlerinin önünden geçen gölgelere atıfta bulunmak için alıyor olacaklardır. Bir mahkûm, “Bu bir kitap” derse, “kitap” kelimesinin tam da baktığı şeyi ifade ettiğini düşünür.
Ama yanılmış olurdu. Sadece bir gölgeye bakıyor. “Kitap” kelimesinin gerçek göndergesini göremiyor. Bunu görmek için başını çevirmesi gerekecekti.
Platon’un iddiası: Dilimizin genel terimleri, görebildiğimiz fiziksel nesnelerin “adları” değildir. Aslında göremediğimiz, ancak akılla kavrayabileceğimiz şeylerin isimleridir.
Mahkumlar serbest bırakıldıklarında başlarını çevirerek gerçek nesneleri görebilirler. Sonra hatalarını anlarlar.
Ne olabilir biz o başımızı çevirerek ve gölgeler nedenlerini görmeye benzer olduğunu do? Formları zihnimizle kavramaya gelebiliriz.
İçinde Platon’un amacı Cumhuriyetin bize bu yansıtıcı anlayış elde etmek için ne gerekiyorsa tanımlamaktır. Ama onsuz bile, düşünme ve konuşma yeteneğimizin Formlara bağlı olduğu doğrudur.
Çünkü kullandığımız dilin terimleri anlamlarını algıladığımız nesnelerin katıldığı Formları “adlandırarak” alırlar.
Tutsaklar kitabın ne olduğunu kitapların gölgeleriyle deneyimleyerek öğrenebilirler . Ancak “kitap” kelimesinin içlerinden herhangi birinin gördüğü bir şeyi ifade ettiğini düşünürlerse yanılıyorlar.
Aynı şekilde, fiziksel nesnelerle ilgili algısal deneyimlerimizle de kavramlar edinebiliriz. Ancak kavradığımız kavramların algıladığımız şeylerle aynı düzeyde olduğunu düşünürsek yanılmış oluruz.
faculty.washington.edu